Değerli âlim Muhammed Salih el-Muneccid’in cevapladığı sorunun metni şöyledir: " Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in doğum gününü (Mevlid-i Nebevî) kutlamak, çocukların doğum günlerini kutlamak, anneler gününü kutlamak, ağaç haftasını kutlamak ve millî günleri (kurtuluş bayramını) kutlamak gibi birtakım bayramları kutlamanın dînî hükmü nedir?"
Bazı arkadaşlar şöyle diyorlar: İslam’a girmeyen kimse hür sayılır ve Müslüman olmaları içinde zorlanmazlar. Bu sözlerine delil olarak da Allah Azze ve Celle’nin şu âyetlerini delil olarak getiriyorlar: «Sen, insanları mü’min oluncaya kadar zorlayıp duracak mısın?» (Yunus: 99) «Dînde zorlama yoktur.» (Bakara: 256) Bu konudaki görüşünüz nedir?
Ramazan ayında Ramazan orucu tutmaya ve sadece namaz kılmaya gayret eden, fakat Ramazan ayı biter bitmez namazı bırakan bir kimsenin orucu geçerli olur mu?
Bazı kimseler, sahâbenin -Allah onlardan râzı olsun- Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hayatta iken ondan bereket umduklarını delil göstererek, âlimler, sâlihler ve onların bıraktıkları şeylerden bereket ummanın câiz olduğunu söylemektedirler. Bunun hükmü nedir? Ayrıca kendisinden bereket umut edilen ve teberrükte bulunulan kimse, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e benzetilmiş olmuyor mu? Vefâtından sonra Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’den bereket ummak mümkün müdür? Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bereketi ile Allah Teâlâ’ya tevessülde bulunmanın hükmü nedir?
İçerisine riyâ karışan, sonra ameli işlerken niyeti Allah Teâlâ için değişen insan, bu ameline karşılık sevap alır mı? Örneğin ben, Kur’an-ı Kerim okumayı bitirdikten sonra içime riyâ girdi. Allah Teâlâ’yı düşünerek bu düşünceye karşı koymaya çalıştım. Acaba ben, bu tilâvetten dolayı sevap kazanır mıyım? Yoksa riyâ sebebiyle bu sevap kaybolup gider mi? Riyâ, ameli işledikten sonra bile gelse, bu sevap kaybolup gider mi?
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:((تَعْرُجُ الْمَلائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ)) [ سورة المعارج الآية: ٤ ] "Melekler ve Ruh (Cebrail), O’na (O’nun huzuruna), miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl (mü’min için ise bir farz namazı vakti kadar) olan bir günde yükselip çıkar." Bu, Allah Teâlâ’nın arşının üzerine oturmuş (istivâ etmiş) olduğu halde dünya ile ilgili işleri hükmekte ve yönetmekte olduğuna delâlet eder mi? Buna göre Allah Teâlâ bize, şah damarlarımızdan nasıl daha yakın olabiliyor?
Allah Azze ve Celle niçin meleklere Âdem’e secde etmelerini emretti? Yusuf’un kardeşleri neden Yusuf’a secde ettiler? Ben biliyorum ki secdenin yalnızca Allah Azze ve Celle’ye olması gerekir.
Ben ve işyerindeki arkadaşlarım haftada bir gece toplanıp biraraya geliyoruz ve bu gecede Allah’ın kitabı Kur’an’ı öğrenmek, onu iyi ve düzgün okumak için belirli âyetler okuyoruz.Daha sonra da farklı konularda konuşuyoruz. Bu arada Kur’an okumak için toplanmanın câiz olmadığını, fakat ezberlemek için toplanmanın câiz olduğunu işittik. Bu işittiğimiz şey dînen doğru mudur?
Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmenin İslâm’daki yeri ve önemi nedir? Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerin dışında hükümlerle hükmeden kimse kâfir olur mu?